Tarihin ilk bilgisayarı olan ENIAC adlı makinenin yapımına 1943 ABD’de yılında başlandı ve 1946 yılında tamamlandı. 30 ton ağırlığında olan ve 10 X 15 metrelik bir alanı kaplayan ENIAC, on haneli beş bin sayıyı bir saniye içinde toplayabiliyordu. Çok sayıda elektron tüpünün kullanıldığı bu makinede zamanla bazı devreler değiştirildi. ABD’de 1950 yılında yapılan başkanlık seçimlerinin analizini yaptı ve Eisenhower’in başkan seçileceğini tahmin etti. ENIAC’ın seçim sonuçlarını tahmin etmesi bilgisayarlara olan ilgiyi arttırdı. Oysa ne ENIAC, ne de daha sonra yapılan çok daha iyi bilgisayarlar, insan beyni ile karşılaştırılabilecek yeteneklere sahip değildir. Bilgisayarlar ancak, insanlar tarafından kendine verilen bilgilerle, yine insanlar tarafından belirlenen işlemleri yapabilirler. Kısacası bilgisayarlar, insanların yapmak istemedikleri işleri sıkılmadan ve hatasız yapan mantıksız ve aptal birer köledirler.
1950’DEN GÜNÜMÜZE BİLGİSAYAR KUŞAKLARI
Bilgisayar teknolojisinin miladı olarak kabul edilen 1940’lı yıllardan bu yana, elektronik sayısal bilgisayarlar -temel ilkeleri aynı kalmak koşuluyla- çok hızlı bir evrim geçirdiler. Başka hiçbir teknolojide böylesi hızlı bir gelişmeye şimdiye dek tanık olunmadı... Elbette, bu hızlı gelişme içinde, bilgisayar teknolojisinin bugünkü görünümünü şekillendiren belli başlı dönüm noktalarını sayarak bir “tarih” oluşturmak mümkün. Bilgisayarların 40’lı yıllardan günümüze kadar ki gelişimi, genellikle 4 ana döneme bölünerek incelenir. Ya da 4 farklı “bilgisayar kuşağından”söz edilir.
· Birinci Kuşak (1950-58)
Yapımında lambaların (vakumlu tüpler) kullanıldığı ilk bilgisayarlardır. Kullanılan bu kısa ömürlü lambalar çok yer kaplıyor ve çok enerji tüketiyorlardı. Her modelden bir tek üretilen bu bilgisayarların yapımı çok zor ve pahalıydı. İlk bilgisayarların tümü, (ilk ticari bilgisayar UNIVAC’ın ortaya çıkışına kadar) askeri amaçlıydı. İlk düşman denizaltılarının kullandığı şifreleri çözmekte ve bombaların yörüngelerini hesaplamakta kullandılar. 1958’e dek bilgisayarlar hükümetlerin ve bir ölçüde üniversitelerin tekelinde kaldı.
· İkinci Kuşak (1958-64)
Transistörün bulunuşu ve yaygınlaşmasıyla lambalı bilgisayarlardan çok daha hızlı ve güvenilir bilgisayarlar yapma imkanı doğdu. Temel depolama işlemi için “çekirdek bellek” adı verilen manyetik ortamlar, yardımcı bellek için de manyetik teypler geliştirildi. Sonraları, daha kullanışlı bir ortam olduğu için manyetik diskler tercih edilir oldu. İkinci kuşak bilgisayarların en önemli yeniliği, programlamaya getirdikleri yeni olanaklardı.
· Üçüncü Kuşak (1965-71)
Bilgisayarlarda üçüncü kuşağın, transistörlerin yerine tümleşik devrelerin (integrated circuits-entegre devrelerin) kullanılmasıyla başladığı kabul edilir. Silikon yongaların yaygın kullanımı, bilgisayarların hızını arttırdı ve boyutlarında küçülme sağladı. Ayrıca, bu 6 yıl, bilgisayarın sadece bilgiişlem merkezlerinde değil, iş hayatının diğer alanlarında da boy göstermeye başladığı bir dönem oldu. Zaman-paylaşımlı kullanım tekniği sayesinde artık bir bilgisayarı aynı anda birçok kişi kullanabiliyordu. Bu yenilik makinenim belleğinde aynı anda birden çok programın işleyebilmesini sağlayan çoklu-programlama paralelinde düşünülebilir. Ayrıca, telefon hatları aracılığıyla veri iletişimi kurulabilmesi bilgisayarın hız gerektiren gündelik uygulamalara girmesini sağladı. Yazılım alanındaysa, artık ihtiyaca yetmeyen FORTRAN, COBOL gibi programlama dillerine ek olarak yapısal diller (PL/I, ALGOL, PASCAL vb.) geliştirildi.
· Dördüncü Kuşak (1971-)
1981 yılında IBM firmasının Intel 8088 ve MS-DOS 1.0 ile çıkardığı bilgisayar, PC adıyla andığımız bilgisayarların atası olmuştur. Bu gün PC dendiğinde akla, IBM PC uyumlu x86 işlemcili bilgisayarlar gelmektedir. 1982 yılının Ocak ayında Commodore firmasıx yaklaşık 10 yıl boyunca dünya çapında 17 milyon adet satacak olan Commodore 64 marka ev bilgisayarlarının üretimine başladı. 1987 yılında ise Amiga 2000 ve Amiga 500 gün ışığına çıktı.
1990 yılında Microsoft, MS Windows 3.0’ı çıkardı. 1992 yılına geldiğimizde Microsoft MS Windows 3.1’i, IBM ise OS/2.0’ı duyurdu. 1995’te Microsoft MS Windows 95’i aynı anda bütün ülkelerde satışa sundu. Bu, Microsoft’un geleceği ve şu an kullandığımız işletim sistemi ortamını derinden etkileten bir atılım sayılır. 1998 yılında halen kullandığımız Microsoft MS Windows 98 hayat buldu. Bunu 2000 yılında Microsoft MS Windows 2000 lansmanı izledi
. MS Windows 2000’in piyasaya sürülmesinden bir yıl sonra, Microsoft MS Windows 95’ten bu yana en büyük atılımı sayılan MS Windows XP’yi satışa sundu.
Dördüncü kuşağa dahil edilen bilgisayarların karakteristik özelliği, çok yoğun tümleşik devrelerin kullanımıdır. Bu entegre devrelerin ucuza üretilebilmesi silikatların ve son zamanlarda bakırın kullanılmasıyla mümkün olmuştur. Bu sayede bilgisayarlar artık evlere de girmiş, hatta seri üretim sonucunda artık “bilgisayar çöplükleri” kavramı gündeme gelmiştir. Son yılların en önemli gelişimi, donanımda değil, yazılım alanında olmuştur: paket programların yaygınlaşması, programlama dillerinin görselleşmesi, daha kullanışlı ve ayrıntılı hale gelmesi, gibi... Ancak bu güne dek uzanan bu son dönemin en büyük farkı, artık bilgisayarların evlere dek girmesi. Kişisel bilgisayarların gündelik hayata girmesi artık hemen herkesin bilgisayar kullanabilmesi sonucunu doğurdu. Bilgisayarı artık, makinenin yapısını ve işleyişini bilmek şöyle dursun, programlamadan habersiz kişiler de kullanabiliyor. Veri iletişimi, grafik terminalleri, özel amaçlı sistemler... Dördüncü kuşak bilgisayarlar için en uygun simge, evlerimizde ve bürolarımızda kullandığımız kişisel bilgisayarlar!
· Beşinci Kuşak ?
Günümüzde, 5. kuşak bilgisayarlardan söz edilebileceği sürülüyorsa da donanım alanında henüz bu iddiayı doğrulayacak ölçüde büyük değişiklikler görülmedi. Bugünkü gelişmeler arasında telefon hatları üzerinden veri iletişiminin yaygınlaşması (internet); çeşitli amaçlara yönelik küçük boyutlu bilgisayarların (PDA, avuç içi bilgisayar vs.) daha hızlı işlemci, daha büyük kapasiteli disklerin ve bellek birimlerinin çıkması sayılabilir. Yarı-iletken teknolojinin sunduğu olanaklarla, bilgisayarların bilgi işlem/saklama kapasiteleri baş döndürücü bir hızla artıyor, buna paralel olarak da fiyatlar gittikçe ucuzluyor, boyutlar küçülüyor ve daha önceden “astarı yüzünden pahalı” görünen birçok uygulama gündelik hayata geçirilebiliyor. Ama bir beşinci kuşaktan söz edilecekse belki bu, günlük hayatta kullandığımız her tür elektronik eşyanın programlanabilir olmakla kalmayıp, bilgisayarımızla ve gerekli diğer elektronik eşyalarla veri iletişiminde bulunduğu, uzaktan kumanda edilebildiği, kısaca bilgisayar dahil her tür elektronik eşyanın birbirine “bağlı olduğu” bir kuşak olacaktır.
1950’DEN GÜNÜMÜZE BİLGİSAYAR KUŞAKLARI
Bilgisayar teknolojisinin miladı olarak kabul edilen 1940’lı yıllardan bu yana, elektronik sayısal bilgisayarlar -temel ilkeleri aynı kalmak koşuluyla- çok hızlı bir evrim geçirdiler. Başka hiçbir teknolojide böylesi hızlı bir gelişmeye şimdiye dek tanık olunmadı... Elbette, bu hızlı gelişme içinde, bilgisayar teknolojisinin bugünkü görünümünü şekillendiren belli başlı dönüm noktalarını sayarak bir “tarih” oluşturmak mümkün. Bilgisayarların 40’lı yıllardan günümüze kadar ki gelişimi, genellikle 4 ana döneme bölünerek incelenir. Ya da 4 farklı “bilgisayar kuşağından”söz edilir.
· Birinci Kuşak (1950-58)
Yapımında lambaların (vakumlu tüpler) kullanıldığı ilk bilgisayarlardır. Kullanılan bu kısa ömürlü lambalar çok yer kaplıyor ve çok enerji tüketiyorlardı. Her modelden bir tek üretilen bu bilgisayarların yapımı çok zor ve pahalıydı. İlk bilgisayarların tümü, (ilk ticari bilgisayar UNIVAC’ın ortaya çıkışına kadar) askeri amaçlıydı. İlk düşman denizaltılarının kullandığı şifreleri çözmekte ve bombaların yörüngelerini hesaplamakta kullandılar. 1958’e dek bilgisayarlar hükümetlerin ve bir ölçüde üniversitelerin tekelinde kaldı.
· İkinci Kuşak (1958-64)
Transistörün bulunuşu ve yaygınlaşmasıyla lambalı bilgisayarlardan çok daha hızlı ve güvenilir bilgisayarlar yapma imkanı doğdu. Temel depolama işlemi için “çekirdek bellek” adı verilen manyetik ortamlar, yardımcı bellek için de manyetik teypler geliştirildi. Sonraları, daha kullanışlı bir ortam olduğu için manyetik diskler tercih edilir oldu. İkinci kuşak bilgisayarların en önemli yeniliği, programlamaya getirdikleri yeni olanaklardı.
· Üçüncü Kuşak (1965-71)
Bilgisayarlarda üçüncü kuşağın, transistörlerin yerine tümleşik devrelerin (integrated circuits-entegre devrelerin) kullanılmasıyla başladığı kabul edilir. Silikon yongaların yaygın kullanımı, bilgisayarların hızını arttırdı ve boyutlarında küçülme sağladı. Ayrıca, bu 6 yıl, bilgisayarın sadece bilgiişlem merkezlerinde değil, iş hayatının diğer alanlarında da boy göstermeye başladığı bir dönem oldu. Zaman-paylaşımlı kullanım tekniği sayesinde artık bir bilgisayarı aynı anda birçok kişi kullanabiliyordu. Bu yenilik makinenim belleğinde aynı anda birden çok programın işleyebilmesini sağlayan çoklu-programlama paralelinde düşünülebilir. Ayrıca, telefon hatları aracılığıyla veri iletişimi kurulabilmesi bilgisayarın hız gerektiren gündelik uygulamalara girmesini sağladı. Yazılım alanındaysa, artık ihtiyaca yetmeyen FORTRAN, COBOL gibi programlama dillerine ek olarak yapısal diller (PL/I, ALGOL, PASCAL vb.) geliştirildi.
· Dördüncü Kuşak (1971-)
1981 yılında IBM firmasının Intel 8088 ve MS-DOS 1.0 ile çıkardığı bilgisayar, PC adıyla andığımız bilgisayarların atası olmuştur. Bu gün PC dendiğinde akla, IBM PC uyumlu x86 işlemcili bilgisayarlar gelmektedir. 1982 yılının Ocak ayında Commodore firmasıx yaklaşık 10 yıl boyunca dünya çapında 17 milyon adet satacak olan Commodore 64 marka ev bilgisayarlarının üretimine başladı. 1987 yılında ise Amiga 2000 ve Amiga 500 gün ışığına çıktı.
1990 yılında Microsoft, MS Windows 3.0’ı çıkardı. 1992 yılına geldiğimizde Microsoft MS Windows 3.1’i, IBM ise OS/2.0’ı duyurdu. 1995’te Microsoft MS Windows 95’i aynı anda bütün ülkelerde satışa sundu. Bu, Microsoft’un geleceği ve şu an kullandığımız işletim sistemi ortamını derinden etkileten bir atılım sayılır. 1998 yılında halen kullandığımız Microsoft MS Windows 98 hayat buldu. Bunu 2000 yılında Microsoft MS Windows 2000 lansmanı izledi
. MS Windows 2000’in piyasaya sürülmesinden bir yıl sonra, Microsoft MS Windows 95’ten bu yana en büyük atılımı sayılan MS Windows XP’yi satışa sundu.
Dördüncü kuşağa dahil edilen bilgisayarların karakteristik özelliği, çok yoğun tümleşik devrelerin kullanımıdır. Bu entegre devrelerin ucuza üretilebilmesi silikatların ve son zamanlarda bakırın kullanılmasıyla mümkün olmuştur. Bu sayede bilgisayarlar artık evlere de girmiş, hatta seri üretim sonucunda artık “bilgisayar çöplükleri” kavramı gündeme gelmiştir. Son yılların en önemli gelişimi, donanımda değil, yazılım alanında olmuştur: paket programların yaygınlaşması, programlama dillerinin görselleşmesi, daha kullanışlı ve ayrıntılı hale gelmesi, gibi... Ancak bu güne dek uzanan bu son dönemin en büyük farkı, artık bilgisayarların evlere dek girmesi. Kişisel bilgisayarların gündelik hayata girmesi artık hemen herkesin bilgisayar kullanabilmesi sonucunu doğurdu. Bilgisayarı artık, makinenin yapısını ve işleyişini bilmek şöyle dursun, programlamadan habersiz kişiler de kullanabiliyor. Veri iletişimi, grafik terminalleri, özel amaçlı sistemler... Dördüncü kuşak bilgisayarlar için en uygun simge, evlerimizde ve bürolarımızda kullandığımız kişisel bilgisayarlar!
· Beşinci Kuşak ?
Günümüzde, 5. kuşak bilgisayarlardan söz edilebileceği sürülüyorsa da donanım alanında henüz bu iddiayı doğrulayacak ölçüde büyük değişiklikler görülmedi. Bugünkü gelişmeler arasında telefon hatları üzerinden veri iletişiminin yaygınlaşması (internet); çeşitli amaçlara yönelik küçük boyutlu bilgisayarların (PDA, avuç içi bilgisayar vs.) daha hızlı işlemci, daha büyük kapasiteli disklerin ve bellek birimlerinin çıkması sayılabilir. Yarı-iletken teknolojinin sunduğu olanaklarla, bilgisayarların bilgi işlem/saklama kapasiteleri baş döndürücü bir hızla artıyor, buna paralel olarak da fiyatlar gittikçe ucuzluyor, boyutlar küçülüyor ve daha önceden “astarı yüzünden pahalı” görünen birçok uygulama gündelik hayata geçirilebiliyor. Ama bir beşinci kuşaktan söz edilecekse belki bu, günlük hayatta kullandığımız her tür elektronik eşyanın programlanabilir olmakla kalmayıp, bilgisayarımızla ve gerekli diğer elektronik eşyalarla veri iletişiminde bulunduğu, uzaktan kumanda edilebildiği, kısaca bilgisayar dahil her tür elektronik eşyanın birbirine “bağlı olduğu” bir kuşak olacaktır.